37.Those drawn up in Ranks
- Andolsun saf saf dizilenlere
- Halkı kötülükten menedenlere
- Kur'an okuyanlara
- Şüphe yok ki mabudunuz birdir
- Rabbidir göklerin ve yeryüzünün ve ikisinin arasındakilerin ve Rabbidir doğuların
- Şüphe yok ki biz, yakın göğü ziynetlerle bezedik
- Ve onu, her inatçı ve asi Şeytandan koruduk
- En yüce melekler topluluğunun sözlerini duyamazlar ve her yandan sürülüp kovulurlar
- Horhakir bir halde ve onlar içindir ardıarası kesilmeyen azap
- Ancak hırsızlama bir söz duyan olursa hemen onun ardından da aydınlatıcı ve delip geçen bir ateştir atılır, onu yakar
- Şimdi sor bir onlara, yaratılış bakımından onlar mı daha güçlükuvvetli, yoksa bizim diğer yarattıklarımız mı? Şüphe yok ki biz, onları cıvık bir balçıktan yarattık
- Belki de şaştın sen ve alay eder onlar da
- Ve öğüt verilince Kur'an'la öğüt almazlar
- Ve bir delil gördüler mi alay etmeye kalkarlar
- Ve derler ki: Bu, ancak apaçık bir büyüden başka bir şey değil
- Ölüp toprak ve kemik olduktan sonra mı diriltileceğiz biz
- Önceki atalarımız da mı diriltilecekler
- De ki: Evet ve siz horhakir bir halde dirileceksiniz
- Gerçekten de ancak bir tek bağrıştan ibarettir de birdenbire görüverirler ki dirilmişler
- Ve yazıklar olsun bize derler, işte bugün, ceza günü
- İşte bugün, sizin yalanlayıp durduğunuz ayırt ediş günü
- Toplayın bir araya zulmedenleri, onlara eş olanları ve kulluk ettikleri şeyleri
- Allah'ı bırakıp da, hepsine de o koca cehennemin yolunu gösterin
- Ve durdurun onları, şüphe yok ki sorulacak onlardan
- Ne oldu size de yardım etmiyorsunuz birbirinize
- Hayır, bugün onlar, tamamıyla teslim olmuşlardır
- Ve bir kısmı, bir kısmına yönelir de, birbirlerini sorumlu sayarlar
- Gerçekten de derler, siz sağımızdan çıkagelir, iyilik ediyor görünürdünüz bize
- Hayır derler öbürleri, siz inanmamıştınız
- Ve size karşı bir gücümüzkuvvetimiz yoktu bizim, hayır, siz azgın kişilerdiniz
- O yüzden de Rabbimizin, bize söylediği söz, gerçekleşti, şüphe yok ki azabı tadacağız elbet
- Gerçekten sizi azdırdık biz, şüphe yok ki biz de azmıştık
- Hiç şüphe yok ki bugün onlar, azapta ortaktırlar
- Şüphe yok ki biz, suçlulara böyle yaparız işte
- Şüphe yok ki onlara Allah'tan başka yoktur tapacak dendi mi ululanmaya kalkışırlardı
- Ve biz derlerdi, deli bir şair için mabutlarımızı bırakalım mı
- Hayır, o, gerçeği getirmiştir ve peygamberlerin gerçek olduğunu bildirmiştir
- Hiç şüphe yok ki o elemli azabı tadacaksınız elbet
- Ve ancak yaptığınız neyse onun karşılığı olarak cezalanacaksınız
- Ancak ihlasa eren Allah kulları müstesna
- Öyle kişilerdir onlar ki onlaradır malum rızık
- Yemişler ve onlar, büyük derecelere nail olanlardır
- Ebedi Naim cennetlerinde
- Karşılıklı tahtlara otururlar
- Kaynakları meydanda, akıp duran şarap ırmaklarından taslar sunulur onlara
- Bembeyazdır o şarap, lezzetlidir içenlere
- Orada ne bir sersemlik var, ne de sarhoş olurlar
- Ve yanlarında, gözlerini kendi eşlerinden ayırmayan iri gözlü huriler var
- Sanki kuş tüyleriyle örtülmüş yumurtalar
- Bir kısmı, bir kısmına döner de bir birlerine sorarlar
- Birisi söze gelir de der ki: Bir arkadaşım vardı
- Sen de mi derdi, gerçek sayanlardansın
- Ölüp bir yığın toprak ve kemik olduktan sonra mı soruya çekileceğiz, cezalanacağız
- Der ki: Ne oldu o, bakıp gördünüz mü acaba
- Derken kendisi bakıp görür ki o, cehennemin ta ortasında
- Allah'a andolsun ki der, az kalmıştı, beni de helak edecektin
- Ve Rabbimin nimeti olmasaydı ben de orada bulunanlardan olurdum
- Biz artık ölmeyecek değil miyiz
- İlk ölümümüzden sonra ve biz, azaba da uğramayacağız değil mi
- Şüphe yok ki bu, elbette büyük bir kurtuluş, büyük bir kutluluk
- Artık çalışanlar da böylesine çalışsınlar
- Böyle bir nimete ve ziyafete ermek mi hayırlı, yoksa zakkum ağacından yemek mi
- Şüphe yok ki biz onu, zulmedenleri sınamak için yarattık
- Şüphe yok ki o, cehennemin ta dibinden çıkar
- Tomurcukları Şeytanların başlarına benzer
- Derken onlar, onu yerler de karınları şişer
- Sonra da içimi bu zakkum gibi acı kaynar sular içerler
- Sonra da gene cehennemdir dönüp varacakları yer
- Şüphe yok ki onlar, atalarını, sapıtmış bir halde bulmuşlardı da
- Onlar da, koşa koşa onların izlerini izlemişlerdi
- Ve andolsun ki onlardan önce gelip geçenlerin de çoğu sapıtmıştı
- Ve andolsun ki biz, onların içinden, korkutucular göndermiştik onlara
- Bak da gör, korkutulanların sonucu ne oldu
- Ancak ihlasa eren Allah kulları müstesna
- Ve andolsun ki Nuh, bize nida etmişti, biz de ne güzel icabet etmiştik
- Ve onu ve ailesini, pek büyük bir sıkıntıdan kurtarmıştık
- Ve soyunu, yeryüzünde kalan bir soy haline getirdik
- Ve sonradan gelenler arasında da ona iyi bir adsan verdik
- Esenlik Nuh'a alemler içinde
- Şüphe yok ki biz, böyle mükafatlandırırız iyilik edenleri
- Şüphe yok ki o, inanan kullarımızdandı
- Sonra da öbürlerini sulara boğduk
- Ve şüphe yok ki İbrahim de onun taraftarlarındandı elbet
- Hani Rabbine tertemiz bir yürekle gelmişti o
- Hani atasına ve kavmine siz demişti, nelere kulluk ediyorsunuz
- Allah'ı bırakıp da tamamıyla uydurma mabutlara mı tapmak istiyorsunuz
- Âlemlerin Rabbine karşı zannınız ne
- Derken yıldızlara bir bakmıştı da
- Ben, demişti, gerçekten de hastayım
- Derken, arkalarını çevirip gitmişlerdi onlar
- Derken o da onların mabutları olan putlara gidip demişti ki: Neye yemek yemiyorsunuz
- Ne oldu size, niçin konuşmuyorsunuz
- Derken sağ eliyle vurup kırmıştı onları
- Derken koşakoşa yanına gelmişlerdi
- O demişti ki: Elinizde yontup yaptığınız şeylere mi kulluk ediyorsunuz
- Halbuki sizi de Allah yaratmıştır, o yontup yaptığınız şeyleri de
- Onun için bir yapı yapın da demişlerdi, atın onu ateşe
- Ona bir düzen yapmak istemişlerdi de biz onları alçaltmıştık
- Ve ben demişti, Rabbimin tapısına gidiyorum, o, doğru yolu gösterir bana
- Rabbim, bana temiz kişilerden olmak şartıyla bir oğul ihsan et
- Derken biz de ona tedbirle hareket eden ve aceleci olmayan bir oğul vereceğimizi müjdelemiştik
- İbrahim'le beraber koşup gezecek çağa gelince İbrahim, oğulcağızım demişti, ben, rüyamda, seni kesiyorum gördüm, bir bak, düşün, sen ne dersin buna? O da babacığım demişti, ne emredildiyse sana, onu yap, Allah dilerse beni sabredenlerden bulursun
- İkisi de teslim olunca onun alnını yere koymuştu
- Ve biz, ona ey İbrahim diye nida etmiştik
- Rüyanı gerçekleştirdik. Şüphe yok ki biz, böyle mükafatlandırırız iyilik edenleri
- Şüphe yok ki bu, elbette apaçık bir sınamaydı
- Ve onun yerine, kesilmek üzere büyük bir koç ihsan ettik
- Ve sonradan gelenler arasında da ona iyi bir adsan verdik
- Esenlik İbrahim'e
- Biz, böyle mükafatlandırırız iyilik edenleri
- Şüphe yok ki o, inanan kullarımızdandı
- Ve ona, temiz kişilerden ve peygamber olacak İshak'ı müjdelemiştik
- Onu da kutladık, İshak'ı da ve ikisinin de soyundan iyilik eden de var, apaçık nefsine zulmeden de
- Ve andolsun ki biz, Musa'ya ve Harun'a nimetler verdik
- İkisini ve kavimlerini, büyük bir sıkıntıdan kurtardık
- Ve yardım ettik onlara da üst geldiler
- Ve ikisine de her şeyi apaçık gösteren kitabı verdik
- Ve ikisini de dosdoğru yola sevkettik
- Ve ikisine de, sonradan gelenler arasında iyi bir adsan verdik
- Esenlik Musa'ya ve Harun'a
- Şüphe yok ki biz, böyle mükafatlandırırız iyilik edenleri
- Şüphe yok ki ikisi de inanan kullarımızdandı
- Ve şüphe yok ki İlyas, elbette peygamberlerdendi
- Hani kavmine demişti ki: Çekinmez misiniz siz
- Ba'l'i mi çağırırsınız da yaratıcıların en güzelini bırakırsınız
- O Allah'tır ki Rabbinizdir sizin ve Rabbidir gelip geçmiş atalarınızın
- Derken yalanladılar onu; şüphe yok ki tapımıza getirilecektir onlar
- Ancak ihlasa eren Allah kulları müstesna
- Ve sonradan gelenler arasında ona iyi bir adsan verdik
- Esenlik İlyas'a ve ona uyanlara
- Şüphe yok ki biz, böyle mükafatlandırırız iyilik edenleri
- Şüphe yok ki o, inanan kullarımızdandı
- Ve şüphe yok ki Lut da elbette peygamberlerdendi
- Hani onu ve bütün ailesini kurtarmıştık
- Ancak bir kocakarı, kalanlar arasındaydı
- Sonra öbürlerinin kökünü kazıdık
- Ve şüphe yok ki siz de onların yurtlarına uğramadasınız sabahları
- Ve akşamları; hala mı akıl etmezsiniz
- Ve şüphe yok ki Yunus da peygamberlerdendi elbet
- Hani, yolcularla dolu bir gemiye kaçmıştı da
- Derken kura çekmişlerdi de kur'a ona düşmüştü
- Kınanmış bir haldeydi ki onu balık yutuvermişti
- Eğer Rabbini tenzih edenlerden olmasaydı
- Halkın tekrar dirileceği günedek balığın karnında kalırdı
- Derken onu ıssız bir yere çıkardık ve o, hastaydı da
- Ve ona gölge versin diye bir kabak fidanı bitirdik
- Ve onu yüz bin kişiye, yahut daha da artmakta olan bir topluluğa peygamber olarak gönderdik
- Derken inandılar da onları muayyen bir zamanadek yaşattık, geçindirdik
- Artık sor onlara, kızlar, Rabbinin de.oğullar, onların mı
- Yoksa melekleri kız halkettik de tanık mıydı onlar
- Haberin olsun ki şüphe yok, onlar, bu sözü uydurup söylemedeler
- Allah doğurdu demedeler ve şüphe yok ki onlar, yalancıdır elbet
- Oğulları bırakmış da kızları mı seçmiş
- Ne oluyor size, nasıl da hükmediyorsunuz
- Öğüt almaz mısınız hala
- Yoksa apaçık bir deliliniz mi var
- Doğru söylüyorsanız getirin kitabınızı
- Ve onunla cinler arasında bir.akRabalık uydurmadalar ve andolsun ki cinler de onun tapısına götürüleceklerini, orada hazır bulunacaklarını bilmişlerdir
- Yücedir,.münezzehtir vasfettiklerinden
- Ancak ihlasa eren Allah kulları müstesna
- Gerçekten de ne siz, ne de kulluk ettikleriniz
- Onları bir sınamaya uğratamazsınız
- Ancak cehenneme girecek kişiyi azdıRabilirsiniz
- Ve melekler derler ki: Bizden hiçbir fert yoktur ki onun malum ve muayyen bir makamı olmasın
- Ve şüphe yok ki biz, safsaf dizilmişiz elbet
- Ve şüphe yok ki biz, mabudumuzu tenzih ederiz elbet
- Ve kafirler, gerçekten de diyorlardı
- Katımızda evvelkilere ait bir kitap olsaydı
- Elbette biz de ihlasa eren Allah kulları olurduk
- Derken kitap geldi de inanmadılar ona, yakında ne olacaklarını bilecekler
- Ve andolsun ki gönderilen kullarımıza şu sözü söylemiştik, şu hükmü takdir etmiştik
- Şüphe yok ki onlar, elbette yardıma mazhar olacaklardır
- Ve şüphe yok ki bizim ordumuz, elbette üstündür
- Artık yüz çevir onlardan bir zamanadek
- Hele bir bak, bir gözle onları, onlar da sonuçları neymiş, yakında görecekler
- Azabımızın çabucak gelmesini mi istiyorlar
- Fakat azabımız, yurtlarına gelip çökünce korkutulanlar, ne de kötü bir sabaha kavuşacaklar
- Ve yüz çevir onlardan bir zamana dek
- Ve bir bak, bir gözle, onlar da sonuçları neymiş, yakında görecekler
- Yücedir, münezzehtir Rabbin ve yücelik, üstünlük ıssı Rab, onların vasfettiklerinden
- Ve esenlik peygamberlere
- Ve hamd, alemlerin Rabbi Allah'a